(ANKARA) – Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Raporu
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’ye sunduğu Beşinci Dönemsel Rapor için alternatif bir rapor açıkladı. Bu raporda, Türkiye’de işkencenin devam ettiği ve Ocak 2016 – Haziran 2024 döneminde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalan 5 bin 553 kişinin tedavi, rehabilitasyon ve belgeleme amacıyla TİHV’e başvurduğu belirtildi. Ayrıca, 2022 yılından bu yana en az 73 mahpusun çeşitli nedenlerle yaşamını yitirdiği ve çok sayıda siyasi mahpusun keyfi kararlarla denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarından mahrum bırakıldığı vurgulandı.
TİHV, Türkiye’nin 1988 yılından itibaren taraf olduğu İşkence ve Diğer Zalimane, Gayrıinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’nin uygulanmasını denetleyen Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’ye alternatif bir rapor sunmuş oldu. Raporda hem mevzuatın hem de yargının işkence suçlarının cezasız kalmasına olanak tanıdığı ifade edilerek, “İşkence ve diğer kötü muamele sokağa taşarken, bu suçu işleyenler değil, işkenceye maruz kalanlar yargılanıyor” ifadesine yer verildi.
Komite 17-18 Temmuz’da Türkiye’yi Değerlendirecek
Türkiye’nin Beşinci Periyodik Raporu’na alternatif olarak sunulan rapor, 2016 yılından itibaren yaşanan süreci kapsamaktadır. Raporda, Türkiye’nin işkence ve diğer kötü muamele fiillerini önleme yükümlülüğünü yerine getirmediği, işkence iddiaları ve yaşam hakkı ihlallerinin etkili ve bağımsız bir şekilde soruşturulmadığı gibi birçok sistematik soruna dikkat çekildi. TİHV, bu sistematik sorunların çözümüne yönelik 108 öneriyi Komite’ye sundu. Komite, 17-18 Temmuz tarihlerinde Cenevre’de yapılacak oturumlarda Türkiye’yi değerlendirecek.
Türk Ceza Kanunu’nun ‘işkence’ Suçunu Düzenleyen 94. Maddesi Eleştiriliyor
Rapor, TİHV Başkanı Metin Bakkalcı tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna duyuruldu. Raporda, Türk Ceza Kanunu’nun “işkence” suçunu düzenleyen 94. maddesinin BM İşkenceye Karşı Sözleşme ile uyumlu olmadığı vurgulandı. Bu durumun yarattığı yasal boşlukların, işkence ve diğer kötü muamele iddialarının etkili ve tarafsız bir şekilde araştırılamamasına ve dolayısıyla cezasızlığa yol açtığı kaydedildi.
232 Çocuk İşkence ve Kötü Muameleye Maruz Kaldı
Ocak 2016 – Haziran 2024 döneminde Türkiye sınırları içerisinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalan 5 bin 553 kişinin tedavi, rehabilitasyon ve belgeleme amacıyla TİHV’e başvurduğu ve bu kişilerin 232’sinin çocuk olduğu kaydedildi. Raporda, gözaltı araçlarında ve sokakta işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında artış yaşandığı belirtildi. Ayrıca, fiziksel şiddet ve pozisyonel işkence uygulamalarında da artış gözlemlendi; cinsel şiddet ise bir işkence yöntemi olarak varlığını sürdürdü. Sıkı kelepçe ve ters kelepçe uygulamalarının 2016 yılından itibaren artarak rutin bir uygulama haline geldiği ifade edildi.
Cezasızlık Politikası Güçlenerek Devam Ediyor
İşkence ve diğer kötü muamele iddiaları da dahil olmak üzere, ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık politikasının güçlenerek devam ettiğine dikkat çekildi. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarıyla bu cezasızlık politikasını tahkim ettiği belirtilerek, 2015 yılında sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde askeri operasyonlar sonucunda meydana gelen yaşam hakkı ihlallerinin takipsizlikle sonuçlandığı vurgulandı. AYM’nin yalnızca 4 başvuruda usul yönünden ihlal kararı vermesi de bu tutuma örnek olarak gösterildi. Zorla kaybetmelere ilişkin hukuki süreçlerin zaman aşımı gerekçesiyle sonlandırıldığı bilgisi de Komite ile paylaşıldı.
Karşı Dava Kalkanı
Raporda, işkence suçunun soruşturulmasının önüne geçmek için işkenceye maruz kalan bireyleri yıldırmaya yönelik “görevi yaptırmamak için direnmek” (TCK 265) suçlaması gibi karşı dava açma uygulamalarının sürdüğü belirtiliyor. Savcılıkların, kamu görevlileri hakkında açılan “işkence” soruşturmalarında genellikle takipsizlik kararı verdiği ve işkenceye maruz kalanlar hakkında başlatılan soruşturmaların çoğunlukla kamu davasıyla sonuçlandığı ifade edildi. Cezasızlığın kovuşturma aşamasında da devam ettiği ve mahkemelerin “işkence” suçlamasıyla yargılanan kamu görevlilerini beraat ettirme eğiliminde olduğu kaydedildi.
TİHEK Eleştirisi: 4 Bin 708 Başvurunun Yalnızca 15’inde “İhlal” Tespit Edildi
Raporda, Ulusal Önleme Mekanizması olması gereken Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK), İşkenceye Karşı Sözleşme’ye Ek İhtiyari Protokol’de (OPCAT) belirtilen ilkelerden uzak, tamamen yürütmeye bağlı bir yapı olduğu değerlendirmesi paylaşıldı. TİHEK’in BM’nin kılavuz ilkelerine aykırı bir biçimde “soruşturma” yürüttüğü ve 2016 – 2023 yılları arasında kendisine yapılan 4 bin 708 başvurunun yalnızca 15’inde “ihlal” tespit ettiği ifade edildi. “Soruşturma” iddiasıyla yürütülen süreçlerin, işkence ve diğer kötü muamele iddialarının etkili ve tarafsız bir şekilde araştırılmasını engellediği vurgulandı.
Uzman Kurumlar Süreçlerin Dışında Bırakıldı
Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen bir günlük İstanbul Protokolü eğitimlerinin, bu protokolün hazırlanması ve güncellenmesinde aktif rol oynayan TİHV, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) gibi uzman kurumlara danışılmadan organize edildiği belirtildi. Ayrıca, bu eğitimlerin akademik yeterliliğinin değerlendirilmesine olanak tanıyan bir yöntemin ortaya konulmadığı ifade edildi. “Eğitim” adı altında yapılan bu toplantıların yalnızca hekimlere yönelik olduğu ve hakimler, savcılar, gözaltı yerleri idari denetçileri ve kolluk görevlilerine yönelik yapılandırılmış herhangi bir eğitim programının yapılmadığı ifade edildi.
Hapishanelerde Aşırı Kalabalıklaşma Sorunu
Raporda, hapishanelerde artan koşulların ve insan haklarına aykırı uygulama ve kısıtlamaların işkence ve diğer kötü muamele niteliği taşıdığına dikkat çekildi. Hapishanelerdeki aşırı kalabalıklaşma sorununun giderek kötüleştiği ve yalnızca raporun yazım sürecinde hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının 78 bin 50 kişi arttığı belirtildi. Yeni açılan “S Tipi Ceza İnfaz Kurumu”, “Y Tipi Ceza İnfaz Kurumu” ve “Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu” olarak adlandırılan hapishanelerde tecridin olağan rejim olarak kabul edildiği kaydedildi. Hasta mahpusların durumuna da dikkat çekilerek, 2022 yılından bu yana en az 73 mahpusun hastalık, intihar ve ihmal gibi çeşitli nedenlerle yaşamını yitirdiği belirtildi. Ayrıca, çok sayıda siyasi mahpusun keyfi kararlarla denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarından mahrum bırakıldığı ifade edildi.