NATO’nun 75. Yıl Zirvesi ve Türkiye’nin Stratejisi
NATO’nun dün tamamlanan 75. Yıl Zirvesi, ittifak için tarihi bir dönüm noktası oldu. Zirvede, Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başlayan Rusya ve en önemli tedarikçisi olarak görülen Çin’e karşı sert ve somut kararlar alındı. NATO, Ukrayna’ya askeri ve ekonomik yardımı uzun vadeli ve kararlı bir şekilde sürdürme kararı alırken, özellikle Doğu Avrupa’da askeri yapılanmayı Rusya’ya karşı caydırıcılığı artıracak bir düzeye çıkardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu önemli kararların ardından basına yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Rusya ve Çin liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üye olma hedefinden vazgeçmediğini vurguladı. Ancak, siyasi ve jeopolitik nedenlerin yanı sıra, ŞİÖ’nün temel ilkeleri, Türkiye’nin NATO’dan ayrılmadan bu birliğe katılımının mümkün olmadığını gösteriyor.
Erdoğan: Türkiye’nin Hedefi Şanghay Beşlisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesi’nden bir hafta önce Astana’da düzenlenen ŞİÖ Liderler Zirvesi’ne “diyalog ortağı” sıfatıyla katılmış ve dönüşünde Türkiye’nin bu birliğe tam üye olma isteğini yinelemişti. Erdoğan, NATO Zirvesi sırasında Newsweek’e verdiği demeçte, ŞİÖ’nün NATO’ya bir alternatif olmadığını belirtirken, bu konudaki kararlılığını dile getirdi.
Zirve sonrası düzenlediği basın toplantısında, Erdoğan, “Şanghay İşbirliği’ne gözlemci üye olarak değil, bizim hedefimiz orada daimi üye olmaktır. Zaten şu anda gözlemciyiz. Onu aşarak Türkiye artık Şanghay Beşlisi’ne daimi üye olarak katılmalıdır. Bunu Sayın Putin’le ve Şi Cinping’le ayrı ayrı görüştüm. Ayrıca Kazakistan Başkanı ile görüştüm ve bütün daimi üyelerden bu konuda destek istedim” dedi. Erdoğan’ın “gözlemci” ifadesine karşın, Türkiye, ŞİÖ’de “diyalog ortağı” olarak yer alıyor.
NATO’nun Rusya’ya Karşı Yeni Önlemleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyasi, askeri ve ekonomik liderliğini Çin ve Rusya’nın yaptığı ŞİÖ’ye ilişkin açıklamalarını, NATO’nun bu iki ülkeye karşı aldığı sert kararların hemen ardından yapması dikkat çekti. Müttefikler, Ukrayna’ya yıllık 40 milyar Euro tutarındaki yardımların NATO tarafından koordine edilmesi kararını alarak, Rusya’nın savaşı uzatma olasılığına karşı ittifakın da buna ayak uyduracağı mesajını verdiler.
Ayrıca, zirvede somut bir üyelik adımı atılmamasına rağmen Ukrayna’nın NATO’ya katılımının geri döndürülemez bir süreç olduğu vurgulandı. Bunun ötesinde başta ABD olmak üzere önde gelen Batılı müttefikler, Ukrayna’nın gereksinim duyduğu hava savunma sistemlerini sağlayacaklarını taahhüt etti. Bazı ülkeler Ukrayna’ya F-16 savaş uçakları göndereceklerini duyurdular. ABD, 2026’da Almanya’ya uzun menzilli füze yerleştireceğini de bu zirvede açıkladı; bu, Soğuk Savaş’tan bu yana Avrupa’ya gönderilen en güçlü silah olarak değerlendiriliyor.
NATO, savunma planlarını ve komuta yapısını da Rusya’ya karşı yeni bir caydırıcılık ve savunma anlayışının göstergesi olarak yineledi. İttifakın Doğu Avrupa ve yeni katılan İsveç ve Finlandiya’daki askeri varlığının artırılması da alınan kararlar arasında yer aldı.
NATO’nun Çin’e Karşı Artan Tonu
NATO, Çin’e karşı da tonunu yükseltti. İttifak, Çin’i Rusya’nın “kararlı bir destekçisi” olarak tanımlayarak, bu ülkeyi Rusya’nın askeri altyapısına destek vermekle suçladı. Ayrıca, Çin’e, Rusya’nın savaşını sürdürmesine olanak veren ve hem sivil hem de askeri amaçla kullanılabilecek ürünlerin satışına son verme uyarısında bulundu. NATO, Pekin yönetimini Batı kurumlarına yönelik siber ve hibrit saldırıların arkasında olmakla da itham etti.
Batı’nın ağır yaptırımları altında olan Rusya’nın savunma sanayi alanında ihtiyaç duyduğu makine ve makine tezgahlarının yüzde 70’ini, mikroelektronik ihtiyaçlarının da yüzde 90’ını Çin’den karşıladığı kaydediliyor. ABD Başkanı Joe Biden da zirve sonrasında düzenlediği basın toplantısında, Çin’in bu faaliyetlerinin ekonomik sonuçları olabileceği uyarısını yaptı ve NATO-Çin arasında yeni ve daha soğuk bir dönemin başlayabileceği mesajını verdi. Rusya ve Çin ise bu açıklamalara sert yanıt vererek, NATO’nun “güvenlik değil çatışma örgütü” gibi davrandığını savundular. Rusya, NATO’nun zirvede aldığı kararlar ışığında karşı adımlar atacağını da kaydetti.
Türkiye’nin NATO’dan Vazgeçmesi Mümkün Mü?
Diplomatik kaynaklara göre, NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı bu adımları attığı bir dönemde ve özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin sürdüğü bir süreçte Türkiye’nin ŞİÖ’ye katılımı pek olası görünmüyor. Erdoğan’ın 2010’lu yılların başından bu yana ŞİÖ’ye katılımı gündemde tutmaya çalıştığı; bu retoriği, inişli çıkışlı bir hat izleyen Batı ile ilişkilerini dengelemek amacıyla kullandığı görüşü savunuluyor. Ancak Türkiye’nin son dönemde Doğu ile daha kurumsal bağlar kurma yönündeki eğilimi gözden kaçırılmamalıdır.
Türkiye’nin ŞİÖ’ye katılımının önündeki tek engel, Batı’dan kaynaklanabilecek siyasi engeller ve tepkiler değil. ŞİÖ’nün temel ilkeleri, başka bir askeri ittifaka üye olan ülkelerin tam üyeliğinin mümkün olmadığını belirtmektedir. 2001’de Rusya, Çin, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan tarafından kurulan ŞİÖ, 20 senede 5 ülkeyi daha (Tacikistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan, İran) tam üye olarak kabul etti. Her ne kadar ŞİÖ Şartı, yeni üye katılımı konusunda “açıklık” ilkesini benimsese de birliğe katılım uzun ve zorlu bir süreçten geçmektedir. Birliğe 3-4 Temmuz’da Astana’da yapılan son zirvede katılan Belarus, 2010’da “diyalog ortağı” oldu ve 2015’de “gözlemci” statüsünü aldıktan 9 sene sonra tam üye olarak kabul edildi.
ŞİÖ’nün Üyelerinden Beklentileri
Ayrıca, 2015’de kabul edilen 10 yıllık Kalkınma Stratejisi’nde tam üyelerin başka bir ittifaka üye olamayacağı açıkça belirtilmektedir: “Üye devletler birbirlerine egemenlik, güvenlik ve diğer yaşamsal çıkarlarını ilgilendiren konularda tam destek sağlayacaklardır. ŞİÖ üyelerini hedef alan ittifaklara veya organizasyonlara katılamayacaklar ya da onlara karşı herhangi bir düşmanca eylemi desteklemeyeceklerdir. Toprakları üzerinde birbirlerinin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı ilkesine karşı olabilecek hiçbir eyleme izin verilmeyecektir.”
Erdoğan, Newsweek’e yaptığı açıklamada NATO ile ŞİÖ’nün birbirlerine alternatif olmadığını belirterek Türkiye’nin biri için diğerinden vazgeçmeyeceği mesajını verdi. Diplomatik kaynaklar da Türkiye’nin savunması açısından temel sütun olan NATO’dan ayrılmak gibi bir politikası ya da kararı olmadığını vurguluyor. Bunun ötesinde Rusya ve Çin’in Türkiye’nin ŞİÖ’ye tam üyeliği konusunda güncel pozisyonlarının ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Son dönemde liderler ya da bakanlar seviyesinde bu konuda herhangi bir açıklama yapılmamıştır.